TÜRK ROMANINDA KİMLİK BUNALIMI

dc.contributor.authorUlutaş, Nurullah
dc.contributor.authorUlu, Emine
dc.date.accessioned2020-01-18T18:40:47Z
dc.date.available2020-01-18T18:40:47Z
dc.date.issued2015
dc.departmentFakülteler, Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümüen_US
dc.description.abstract19. yy'dan sonra üstünlüğünü her alanda kabul ettirmiş Batı, gerek sosyal hayatta gerekse sosyal hayatın yansıdığı bir ayna olan roman türünde bir kimlik bunalımı yaratmıştır. Kültür ve kimliğin yüzyılları aşan bir geçmişe sahip olduğu ve geleneksel değerlerden kopmanın zorluğu gözönüne alındığında Batılılaşmanın zorunlu kıldığı hemen her alandaki değişimin doğal bir dirençle karşılaşacağı inkAr edilemez. Bu direnç doğal olarak bir medeniyet krizine yol açacaktır. Tanzimatla başlayan kültür ve kimlik bunalımının Türk romanında çok sık işlendiği görülmektedir. 21. Yüzyıla uzanan Türk edebiyatında bu değişim ve direncin hangi boyutlara eriştiği ancak sistemli bir okuma ve karakterlerin Batılılaşma akımına takındığı tavırla açıklanabilir. İlk dönem romancıları siyah ve beyaz gibi çok net karakterler kurguladığı halde son dönem romanlarında Batı kültürünü özümsemiş; hatta kendi kültürü karşısında "Öteki" konumunda kalmış karakterler de göze çarpmaktadır. Tarihi kökleri Asya'da ve İslam'da olsa bile Türklerin gözü-gönlü hep Batı'da, Batı'ya doğru olmuştur. Batılılaşma bağlamında yaşanan bu değişimin toplumun aynası olan romana değişik boyutlarla yansıması ve farklı izdüşümlerinin olması yadsınamaz. Türk edebiyatında kimlik bunalımı özellikle II. Meşrutiyet sonrası Batılı yaşam standartlarıyla yaşanan çatışmayla belirginlik kazanır. Tanzimat sonrası pozitivizmin de etkisiyle roman ve hikAyelerimizde akılcı, kendine güvenen, zeki, kültürlü, bilgi sahibi.. aydın tipi idealize edilir. Bu aydın tipi ve özenilecek yaşam birçok romanda gerek ana karakterler vasıtasıyla gerekse karakterlerin roman satırları arasına sığdırılmış sözleriyle okuyucuya bir karşılaştırma yapma imkAnı sağlar. Romanların bir kısmında İngiltere ve Fransa gibi Batılı şehirlerin mimarisi ve yaşam tarzı, ev tefrişi ve eğlence hayatı sergilenirken, bazılarında görgü kuralları, aşk hayatı, evlilik, ahlAk, iş disiplini... gibi konular okuyucuyu düşünmeye sevk eder. Ziya Gökalp'e göre Türk milleti, Batılılaşmanın ve teknolojik ilerlemenin getirdiği medeniyet değişikliğinde Osmanlı kimliği altında kendi ulusal değerlerini kültürünü ve kimliğini hep geri plana iten, ihmal eden Türk ulus kimliğinin inşasına ve millî bilincin oluşturulmasına ayırmıştır. Zira Osmanlı toplum yapısında 'medeniyet' yozlaşmış, kendi millî kimliğine yabancılaşmış, kozmopolitizmi simgelerken, 'kültür' ise daha çok kenarda kalmış tarihsel ve kültürel varlığını muhafaza eden Türk milletinin kimliğinde gizlidir. Batılılaşmanın, modernleşmenin, yenileşmenin imparatorlukta kendisini en fazla gösterdiği saha muhakkak ki yaşama tarzımızda olmuştur. Filhakika hiçbir ölçü, içtimai hayat kadar bir milletin, bir medeniyetin hususiyetlerini aksettiremez. Medeniyet değişmelerinde yahut yeni bir medeniyet teklifiyle karşı karşıya gelmede en kolay nüfuz edebilecek şeyler de yaşama tarzına ait hususlar olmaktadır. Yaşama tarzı dediğimiz şey millî bir üslûp karakteri gösterir. Geçmişten miras kalan değerlerin korunup yaşatılmasında yer yer dirençle karşılaşılması normaldir. Kültürün maddi ve manevi değerlerin bir toplamı değil, sentezi olduğu hatırlanırsa bu sentezin oluşturduğu organik bütün içinde çağdaş bilim ve teknolojinin getirdiği değerlerle ortak bir geçmişten alınan manevi değerlerin etkileşeceği ve aralarında bir denge kuruncaya kadar diyalektik bir mücadeleye gireceği bilimsel bir gerçektir. Tarihi kökleri Asya'da ve İslam'da olsa bile Türklerin gözü-gönlü hep Batı'da, Batı'ya doğru olmuştur. Batılılaşma bağlamında yaşanan bu değişimin toplumun aynası olan romana değişik boyutlarla yansıması ve farklı izdüşümlerinin olması yadsınamaz. Türk edebiyatında kimlik bunalımı özellikle II. Meşrutiyet sonrası Batılı yaşam standartlarıyla yaşanan çatışmayla belirginlik kazanır. Tanzimat sonrası pozitivizmin de etkisiyle roman ve hikAyelerimizde akılcı, kendine güvenen, zeki, kültürlü, bilgi sahibi.. aydın tipi idealize edilir. Bu aydın tipi ve özenilecek yaşam birçok romanda gerek ana karakterler vasıtasıyla gerekse karakterlerin roman satırları arasına sığdırılmış sözleriyle okuyucuya bir karşılaştırma yapma imkAnı sağlar. Romanların bir kısmında İngiltere ve Fransa gibi Batılı şehirlerin mimarisi ve yaşam tarzı, ev tefrişi ve eğlence hayatı sergilenirken, bazılarında görgü kuralları, aşk hayatı, evlilik, ahlAk, iş disiplini... gibi konular okuyucuyu düşünmeye sevk eder. Sosyal ve siyasal anlamda başlayan değişim eğitim, vergi, anayasa, kılık kıyafet, müzik, tasarım, moda, ev yaşamı... gibi toplumsal ve bireysel boyutları da olan bir dönüşüme yol açar. Bu dönüşüm yeni bir zihniyet yeni bir kültürel algı yaratır. Bu algının savaşlar ve iktidar çatışmalarıyla bir tökezleme geçirmesi o dönem için muhakkaktır; ancak hemen her alanda örnek konumunda olan Batı'ya benzeme hususunda Osmanlı'nın geçmişe ve tarihî mazeretlere sığınmadan değişimi içselleştirmesi de kaçınılmaz bir gereklilik olarak göze çarpmaktadır. İnsan bir kültürün ve toplumun parçası olarak yaşar. Ortak kimlik, ortak aidiyetin bilince çıkarılmasıdır. Buna göre kültürel kimlik de bir kültüre katılımın bilince çıkarılması ya da o kültüre ait olduğunun ilan edilmesidir. Kimlik oluşumunun genetik ve sonradan değişik kazanımlarla elde edilmiş boyutu ortak toplumsal bir bilinci de beraberinde getirir. Biyolojik ve sosyolojik bir varlık olan insanoğlu, doğduktan sonra doğduktan sonra ırk, çevre, doğal şartlar, kültür, aile yapısı, toplumsal koşullar... gibi etkenlerle kendine has bir kimlik taşımakla beraber, sonraki yıllarda psikososyal etkenler kişilerde birtakım çatışmalar yaratarak onları bunalıma sürükler. Erikson, krizleri özerkliğe karşı utanç ve şüphe gibi duygularla tanımlar. Kişilerin yetiştiği çevre, toplumsal koşullar, ego imliği, sosyal kimlik, kişisel kimlik.. gibi roller de insanlarda kimlik bunalımına yol açan etkenler olabilmektedir. Bilindiği üzere Türkler, Tanzimat'ın ilk yıllarına kadar Doğulu / Müslüman bir kimliğe sahiptir. Daha çok ilahi kurallarla ve geleneksel örflerle belirlenmiş bir hayat standardı Türk toplumunun yaşam tarzını belirlemektedir. Batılılaşmayla birlikte sosyal, siyasal, dini ve edebi anlamda Batı standartlarını önce taklit eden sonra uygulamaya çalışan bir toplumla karşı karşıyayız. Başlangıçta bir özenti tavrı içinde gelişen bu değişim sonraki yıllarda bu yeni yaşam tarzını içselleştiren bir tavra büründüğü görülecektir. Bu çalışmada Batılılaşma'nın Türklerin sosyal yaşantısına; dolayısıyla edebiyatına yansımaları üzerinde durulacaktır. Tanzimat, Servet-i Fünûn, Meşrutiyet ve Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı'na ait birer romandan yola çıkarak karakterlerin yaşadığı kimlik bunalımı metnin ana temasını oluşturmaktadır. Bu çalışmada, bir kültürden öteki kültüre geçmenin yaratacağı krizin edebi boyutu ekseninde bireyin yabancılaşmasına da değinilecektir. İlk dönem eserlerinde giyim, kuşam, örf ve adet bağlamında yaşanan taklit sonraki dönemlerde bir kişilik çatışması doğuracaktır. Kendi kültürüne yabancılaşan bireyin sonraki dönem romanlarında felsefi ve psikolojik bir bunalım yaşaması kaçınılmazdır. Özellikle modernist ve postmodernist romanlarımızda bu tür bir kimlik bunalımının eserlere yansıması görülmektedir. James Joyce'la başlayan bu akımın edebiyatımızdaki temsilcileri Yusuf Atılgan, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk'tur. Bu yazarların eserlerinde ilk dönem yazarlarının eserlerinde şahit olduğumuz kültürel yabancılaşma ve kimlik bunalımından ziyade; ruhsal anlamda bir kimlik değişimine şahit olmaktayız. Edebiyatımızda Batılılaşma ile ilgili çeşitli eserler yazılmış olsa da her üç döneme ayna tutan ve bireyin kültürel ve ruhsal anlamda kimlik değişimini inceleyen bir çalışma olması anlamında bu çalışma önem arz etmektedir. Bu bildiride Tanzimat'tan günümüze romanlara yansıyan kültür ve kimlik bunalımı dört roman ekseninde irdelenmeye çalışılacaktır.en_US
dc.description.abstractThe West which proved its superiority in every field following the19th century created an identity crisis not only in social life but also in novel genre which is the mirror of social life. Considering the centuries-long history of culture and identity and the challenge of leaving traditional values, it is undeniable that the transition obliged by Westernization within almost every field would encounter a natural resistance. This resistance would lead to a natural civilization crisis. It can be seen that culture and identity crises which started by Tanzimat period are commonly discussed as a subject in Turkish novels. The dimensions that this transition and resistance expanding the 21st century reached in Turkish literature can be explained only through a systematic reading and the attitudes that characters adopted against Westernization movement. Unlike very clear characters like black-and-white fictionalized by the first period novelists, characters who internalize Western culture and even take the position of “Other” against their own culture are encountered in late period novels. Although the historical roots of Turks are from Asia and Islam, they have always had eyes on the West. This transformation towards Westernization has undoubtedly reflections on novel being the mirror of society in different dimensions. Identity crisis in Turkish Literature became evident after the conflict started with Western life styles especially after the Second Constitutionalist Period. With the effect of post-Tanzimat positivism, reasonable, self-confident, intelligent, cultured, well-informed, intellectual characters are idealized in our novels and stories. This intellectual type and desired life enable readers to make a comparison through protagonists and their remarks between lines in many novels. In some novels, architecture of Western cities like England and France and their life styles, home order and recreational life are presented; in others, topics such as etiquette, ethics, love life, marriage, working discipline etc. make readers think. According to Ziya Gökalp, during the civilization change caused by Westernization and technologic progress, Turkish nation tried to build up national identity and national awareness which was ignored and underestimated under Ottoman Empire along with national values, culture and identity. As a matter of fact, "civilization" used to symbolize the cosmopolitism which was corrupted and alienated to national identity within Ottoman society structure; "culture" is hidden within the Turkish identity that protected its historical and cultural entity. The field which westernization presented itself most in the empire was absolutely life style. In fact, no measure can show the features of a nation and civilization as much as social life does. Things that can penetrate most easily before civilization changes or a new civilization proposal can be seen in life style as well. What we call as "life style" shows a national style. It is normal that some resistance can be seen during the protection of old values from the past. Considering the fact that culture is not the total but the synthesis of material and moral values; it is a scientific fact that moral values taken from a mutual past and the values brought by modern science and technology will interact and they will be in a dialectic fight until a balance is set within the organic whole made by this synthesis. As it is known, Turkish people had an Eastern/Muslim identity until the first years of Tanzimat. A life standard determined with mostly sacred rules and traditional customs used to shape the living style of Turkish society. As of Westernization, we have encountered a society which tries to imitate and then applies Western standards in social, political, religious and literary sense. This change which initially started as a wannabe attitude turned into a new form which internalized this new life style in following years. This study focuses on the reflections of Westernization on social lives of Turks and thus on the Turkish literature. The identity crises of characters in a novel from each literary period of Tanzimat, Servet-i Fünûn, Meşrutiyet (Constitutional) and Republic is the main theme of this study. This study touches upon the alienation of human within the axis of the literary dimension of the crisis related to passing from one culture to another one. The imitation in clothing, customs and traditions in early period works would cause an identity conflict in following periods. It is indispensable that a person who alienates to his/her own culture will face philosophical and psychological crisis in novels of following periods. Especially in modernist and postmodernist Turkish novels, we can see the reflection of such an identity crisis on the works. The Turkish representatives of this stream which started with James Joyce are Yusuf Atılgan, Oğuz Atay and Orhan Pamuk. In the works of these authors, we can see a mental identity change rather than cultural alienation and identity crisis which could be seen in the works of early period authors. Although many works have been conducted about Westernization in Turkish culture, this study is especially important as it mirrors three different periods and investigates cultural and mental identity change of humanbeing. This paper analyses culture and identity crisis from Tanzimat period to our day within the scope of four novels.en_US
dc.identifier.endpage2113en_US
dc.identifier.issn1308-2140
dc.identifier.issn1308-2140
dc.identifier.issue8en_US
dc.identifier.startpage2095en_US
dc.identifier.trdizinid270388
dc.identifier.urihttps://app.trdizin.gov.tr/makale/TWpjd016ZzRPQT09
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/20.500.12639/452
dc.identifier.volume10en_US
dc.indekslendigikaynakTR-Dizin
dc.language.isotr
dc.relation.ispartofTurkish Studies (Elektronik)en_US
dc.relation.publicationcategoryMakale - Ulusal Hakemli Dergi - Kurum Öğretim Elemanıen_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccessen_US
dc.titleTÜRK ROMANINDA KİMLİK BUNALIMIen_US
dc.title.alternativeCULTURAL ALIENATION AND IDENTITY CRISIS IN TURKISH NOVELSen_US
dc.typeArticle

Dosyalar