Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında Türkiye’de Afetler: 06 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremi
Dosyalar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Türkiye’de doğal ve insan kaynaklı olmak üzere çeşitli afet türleri görülmektedir. Ülkenin sahip olduğu tüm afet riskleri arasında deprem, yol açtığı hasarların büyüklüğü nedeniyle kentsel alanlarda en fazla tartışılan doğal afet türüdür. Bu afet mekânsal gelişimlerin belirlenmesinden yapı üretim tekniklerine kararlar üretilmesine kadar önemli bir belirleyici iken, önlem ve risk azaltım eylemlerinde ve planlarında da öne çıkmaktadır. Ülkemizde neredeyse her afet sonrasında yönetmelikler değişmiştir. Bu uygulamaya yönelik kararlar sonucunda kentlerde mekânsal değişimin önü açılmıştır. Kentleri dirençli kılacak yasalar ve uygulamalar kent ve ülke gündemlerinde kendine yer bulmuştur. Türkiye’de 06 Şubat 2023 yılında yaşanan ve yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olan Kahramanmaraş Depremlerinde çok sayıda can kaybı yaşanırken kentler de fiziksel olarak yıkıma uğramıştır. Deprem, mekânsal olarak ulusal düzeyde hazırlanan planların olası öngörüleri arasında yer alan birden fazla kentin etkilenmesi ve afet sonra ulaşımın kesintiye uğraması gibi kötü senaryoların gerçekleştiği bir afet olmuştur. Çalışmada etkilenme ve hasar tespit oranlarının mekânsal olarak yayılımını ortaya koymaya çalışılmış ve Cumhuriyet’in yüzüncü yılında depremi 06 Şubat Kahramanmaraş Depremleri üzerinden tartışılmıştır. Çalışmanın amacını oluşturan bu inceleme için öncelikle 01 Mayıs 2023-31 Mayıs 2023 tarihleri arasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın e-devlet sistemi Hasar Tespit Sorgulama ve İtiraz İşlemleri sayfası üzerinden 21 il için ilan etmiş olduğu hasar durum verileri elde edilmiştir. Elde edilen bu veriler arasında itiraz süreci öncesindeki ilk tespitler mekânsallaştırılmış ve oransal olarak karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak ise Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında yaşanan ve sonraki süreçlere rehber olacak bu büyük afet, yüzyıl içerisinde yaşanan afet tarihiyle birlikte gelişen ve halihazırda sahip olduğumuz afetle mücadele yaklaşımlarının yeniden ele alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.










